English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Phrasals | push through v. | yararak ilerlemek | ||
Tom pushed through the crowd. Tom kalabalığı yararak ilerledi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | push through n. | tüfek deliğini temizleyen cihaz | ||
General | push through v. | kabule zorlamak | ||
General | push through v. | (yasa) zorla geçirmek | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | push through v. | sokmak | ||
Phrasals | push through v. | içine itmek | ||
Phrasals | push through v. | iterek/bastırarak geçirmek | ||
Phrasals | push through v. | iterek arasından ilerlemek/geçmek | ||
Phrasals | push through v. | (bir yasanın, tasarının) geçmesini sağlamak | ||
Phrasals | push through v. | (bir yasayı, tasarıyı) zorla geçirmek | ||
Phrasals | push through v. | (bir yasayı, tasarıyı) geçirmeye uğraşmak | ||
Phrasals | push through v. | (bir yasayı, tasarıyı) geçmesi için bastırmak/baskı yapmak |
English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | push something through v. | bir şeyi kabul ettirmek | ||
General | push one's way through v. | kalabalığı yararak ilerlemek | ||
General | push-through adj. | içeriden itilen | ||
General | push-through adj. | içten itilerek çalıştırılan | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | push something through v. | (bir kararı bir komiteden vb) bir şeyi bir yerden geçirmek | ||
Phrasals | push something through v. | (bir iğneyi kumaştan vb) geçirmek | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | push one's way through the crowd v. | kalabalığı yararak ilerlemek | ||
Idioms | ||||
Idioms | push something all the way through v. | bir şeyi sonuna kadar zorlamak | ||